Serra diyor ki =))

Hep yazı,hep bunalım,hep karamsarlık,hep kasvet nereye kadar yahu:) Sitemizin amacına yönelik yazılardan sıyrılıp bu gecede sohbetimsi havada birşey yazmak istedi canım...

Arkadaşımla yazdığımız yazılara candan,samimi yorumlarınız için hem kendi hem arkadaşım adına teşekkür ediyorum öncelikle hepinize ayrı ayrı...Kendi adıma söyleyeyim ki bana karşı gelen her bir yorum bana daha da azim verip yazmaktan vazgeçtiğim anda bile toparlanmama sebep oluyor...Bazen korkuyorum,işin acemiliğinden olsa gerek.Birkaç gün yazılarda durakladığımda tekrar yazamayacakmışım gibi geliyor.Sonra yine başlıyorum tek tük yazmaya... Birkaç gün yazı yazmayınca buraya huzursuz oluyorum resmen baya ciddiye aldım ben bu işi:) öyle ya ilk olan birşey benim için o yüzden baya bir tatlı gelmekte:)

Her yazının ayrı ayrı hikayesi var aslında.Tek bir hikaye altında parça parça hikayeciklerden oluşmuş ufak ufak yazılar...Vazgeçtiğim noktalarda,yorulduğum noktalarda,kendimin-yüreğimin yetersiz kaldığı noktalarda yazı yazmakla döküyorum bazı duygularımı.Yeniyim daha bu yazı işinde aslında ben...Çok bir iddiam yok tek güvendiğim şey yüreğim ve yüreğimden gelen sesler...onlar söylüyor ben yazıyorum işte...İnşallah daha yazarım,yazarız birlikte arkadaşımla.

Tanımadığım ama ortak yazılarımı paylaştığım dostlarım...Hepinize iyi geceler...

Tuvalim...

Boğazımda düğümümle yine bir günün sonuna geldim..Bilindik sıkıntım var yine içimde…

Yapmak istediklerim,yapamadıklarım,yapıp da istediğim sonucu almayışlarım günümün başrol oyuncuları,ön safhalarda…Değişen bir şey var ki artık ağlıyorum…Demek ki gözyaşımın akması onsuz günlerin başlamasıyla olacakmış,bilemedim…

Yalnız kalmak istiyorum.Yalnızlığı,sessizliği seçtim artık ben…Alacalı bulacalı renklere karışmak benim işim değilmiş…Ben hayatımın siyahında ve beyazında renksiz,desensiz bir tablonun en düz renkleri gibi yoluma devam etmeyi seçtim tuvalimde….Ne yapalım yordu bu renkli resimler, renkli dünya…Bir de böylesini deneyelim bakalım…

Renkli tablolarımdan bulaşmış renkler var hala üzerimde…Yalnız kurumuş renkler kazımakla geçmiyor tenimden….

Simsiyah bir tabloda gözükmeyen bir beyaz noktayım şimdi…Gizlenmişim kendi köşemde yapayalnız bekliyorum şimdi…Hayır ne olursa olsun canlı renklerle artık işim yok….Ancak tek bir fırça değerse tuvalime kabulüm…Ne de olsa tanıdığım bildiğim özlediğim fırça darbesi bana değen…Tek istediğim o,olmayınca vazgeçtiğim,siyahlaştığım o…Renksiz hayatıma merhaba desem de aklımda hep o alacalı bulacalı renkler…

susmak değilmiş hisleri içine atmak...
susmak;aslında en büyük ödül,en büyük ceza,en büyük değermiş...
susmak;farkında olmakmış...
-acıyı yutkunup geçirmekmiş...
-en büyük sevgiymiş...sevgiyi anlatmakmış...
-kelimeleri yaptığın gibi,hayatında en baş köşeye koyduğun insanın birden al aşağı olmasına seyirci kalmak gibiymiş...
susmak;bazen içinde hissettiğin en derin yara bazen ise bir ufak mutlu anmış...
-anılara minnetmiş herşeyden önce....ağızdan kelimeler kontrolsüzce çıktığı anda zarar görceğini bilmekmiş...
-ağlamak,haykırmak,kan kusmakmış...
-büyümek...olgunlaşmak...nasır tutmakmış...
-şarkılara sığınmak...onlardan medet ummakmış...
susmak;yürek buruklukluğu,kalp kırıklığı,can kırıklığıymış...
-kendini en güzel hikayelerde hayal etmekmiş yeniden...
-umutmuş....belki yeniden diyebilme cesaretini kendinde görebilmekmiş...
-kaçtığın her duyguya yeniden yeniden yeniden kapılmakmış...
susmak;kaçışmış...gözlerden aldığın cesareti yürekte yitirmekmiş...

sustuğumda anladım...anladıkça sustum...sustukça sevgimi kendime saklamayı öğrendim...öğrendikçe yara aldım....yara aldıkça nasır tuttum...vazgeçtim ben...eğer aşk buysa...bırakın sevmeyin beni....

İnsan o kalbinin kırıklığını ne kadarda acı ve içten hissedermiş...
Kalbinin paramparça olduğunu...Her kırılan parçasında içindeki umutların,sevgilerin,değerlerin bir bir akıp gitmesini hissetmek ne kadar da can yakıcıymış...
Akıp giden her duygunun insanın kanında ürpertici bir zehirmiş gibi dolaşmasını yaşamak...her damarından geçer...bütün vücudunu kaplar...yeni bir kırık eklenir gönlüne her anda,her düşte,her karede,her adımda...içinde dolaşan o zehir insanı yorar,gözlere mağlubiyetin yorgunluğunu vurur,bedenini buz kütlesinden çıkarmışcasına soğutur...
Git gide dermanın kalmaz,yoruldukça çökersin dizlerinin üzerine...dizlerin kanar,kanayan dizlerinin üzerine damla damla gözyaşın düştükçe yanar....hissetmezsin çok fazla...geriye zaten ne kaldı ki der katlanırsın bu acıyada...dersin ki: "bu neymiş ki benim hissettiklerimin yanında..."
Kahredersin kendini...suçlarsın bazen...görürsün kendinde çok fazla hata olmadığını...bilirsin aslında çevrendekilerin seni yorduğunu ama suçlayamazsın...çünkü seversin hepsini bir bir,içindeki çatlamayan o sabır taşıyla...
Yüklenirsin bu sefer omuzlarına tüm kırıklığın yükünü...ezilir ağırlığıyla en derin hasarı kalbin alır....seni yoran kişileri bilmene rağmen inatla seversin,kırıklığını belli etmemek için çekersin kendini....kapanırsın içine...avazının çıktığı kadar susarsın...kaçarsın...arkandan seslenirler bakmazsın...kaçarken atladığın umutları görmezsin...
Arada bir ikisine denk gelirsen...kanayan yüreğin biraz daha iyileşsede...genede durduramazsın içindekini...umudun kollarına bırakırsan kendini bir tokat da oradan yiyeceğini bilirsin...o kadar garip gelir ki herşey...seni yaraladığını bildiğin birçok şeyi inatla yaparsın...o içindeki eminlik duygusuyla...
O anda görürsün herşeyin içinde düşündüğün şeyle ters gittiğini...bir kez daha düşersin dizlerinin üzerine...
Toparlanırsın bir dirençle...özlediğin şeyleri tekrar yaşama umuduyla...

Biliyordum

Uzaklardan geliyor sesin, çok uzaklardan.Gönlümün en ıssız köşesinden, yalnızlığımı bir boya fırçasıyla çırpıştırırak çizdiğim o sessizlik kokan resimden. Dokunmak için ellerimi her uzattığımda, anlaşılmaz bir acının yüreğimi kapladığı, o yanık kokan anılardan.

Oysa istememiştim ben bu ayrılığı, istememiştim bu hasreti. İstemiyordum daha söylerken pişmanlık kokusu saçan o elvedayı. Anlamsız bir mecburiyetti bu, kendimi bile inandıramadığım nefret duygusu.

Biliyordum daha elveda derken seni özleyeceğimi. Biliyordum, bitiremezdi hiç bir mecburiyet, o elvedayı duyup yaşaran gözlere duyulan sevdayı. Biliyordum hiç bir yaş benzemeyecekti senin ardından salınan saçlarına baktığım gün saklı saklı döktüğüm gözyaşlarına...

sitemize hoşgeldiniz:)

sitedeki ilk yazıyı can dostum diye nitelendirebilceğim gerçek dostlarımdan birisi olan ''yolcu'' dan önce yapayım istedim...:)
umarım hepinize güzel hisler uyandırırız,güzel duygular hissettiririz...yüreğimizden kopan her cümleden kendinize bir pay biçersiniz inşallah...güzel şeyler,güzel yazıları çıkartacağımıza gerçekten inanıyorum...
güzel yazı yazmak aslında yetenek olmadığına inanıyorum...insanın yaşadıkları, hissettikleri, birikimleri yazı yazmaya yöneltiyormuş...yaşadığım için gördüm....
Okulları da kapattık bugün...Güzel anılarla güzel maceralarla dolu bir seneyi daha geride bıraktık...Ama emin olun bu yıl benim için gerçekten çok farklıydı...Notlar konusuna gelince de çok içime sinen bir karne geçmedi elime açıkcası...kıl payıyla kaçırdığım teşekkür belgesinin üzerine bir soğuk su içmek gerek... :)
Arkadaşım ve ben bundan sonra bu sitedeyiz,sizlerle birlikteyiz inşallah güzel şeyler yapacağız...
Görüşmek üzere....